15 Haziran 2016 Çarşamba

Şikayetçi Hamal

Sevgili hazirun. Siz de hazırda bekleyenlerden misiniz? Bir haziran günü hizaya geçenlerden misiniz? Hesap edebilir misiniz? Yoksa siz de üstü gök ile örülü bir hapiste misiniz? Yoksa kendinizi heba mı ettiniz?

Hayret bir şey. Yine kendi kendime şikayet etmece oynuyorum. Annem seslice Kuran okuyor. Ben ona su götürüyorum. Kafam dağılıyor. Neye şikayet edeceğimi unutuyorum. Sözgelimi insanın neyi amacı olarak gördüğünü düşünüyorum. Veya insan neyi aracı olarak görüyor? Veya insan neye amaç oluyor veyahut insan neye aracı oluyor? Haydi bir soru daha sorayım. İnsan amaçtan ziyade bir "araç" mı oluyor? Sözgelimi. Sahi söz gelir mi? Söz, kim de gelir? Hasan Ali Toptaş neden bu kelimeyi çok fazla kullanıyor? Şikayet edecek bir konu daha buldum...

Ortalık, ihmal etmeyi kendine düstur edinmiş bir sürü hamalla doluşmuş. Hamalları görmeye tahammül edemiyorum. Hamalların hangi konuyu ihmal ettiğini bulmaya çabalamıyorum. Benim işim şikayetçi olmak. Bana ne kimin neyi ihmal ettiğinden. Ben beni ihmal ediyor muyum, onu bile bilmiyorum. İşim gücüm kendime vicdan azabı yüklemek. Böylelikle vicdanıma azap yüklediğimin farkına varıyorum. Bir vicdanım olduğunu hatırlamanın mutluluğuna erişiyorum.


Fecir vakti düşünüyorum bunları. Evin içinde kısılıp kalmak ruhumu darlıyor. Atıyorum kendimi sokağa, kendimi himaye edebileceğim bir yer arıyorum. Zamanın anlamına katılıp, içi yılan ve yalan dolu bir hazine buluyorum sözgelimi. Türünü bilmediğim bir kuş gelip bu hazineyi dağıtmaya çalışıyor. Korkuyorum. Beni şikayetlerimden kurtaracak olan yılan ve yalan dolu bu hazinenin son umudum olduğunu zannettiğimden, kaybetme korkusu geçiriyorum. Bu türünü bilmediğim kuşu uzaklaştırmaya çalışıyorum. Kuş yılanları solucan yer gibi yiyor. Ama yalanlara dokunmuyor. Bunu görünce daha çok korkuyorum. Sonra kuş dönüp gidiyor ve uzaklaşıyor. Beni yalanlarla başbaşa bırakıyor. Bunu bilerek yaptığını anlıyorum. 

Tam da bu durumdan kurtulmaya çalışırken annem gelip uyandırıyor beni. Annemi gördüğüme belki de hiç bu kadar sevinmemiştim. Annem gelip saçımı okşuyor. Bir şeylerden şikayetçi olduğumu anlamışçasına gülümseyerek gözlerime bakıyor. Annemin az önce seslice Kuran okuduğunu hatırlıyorum ve hattâ ona su götürdüğümü. Annem şikayetlerinin çözümünü arıyormuş aslında. O an gözlerime gülümseyerek baktığında seziyorum. İçi melekler ve hakikatler ile dolu hazinenin annemi şikayetlerinden kurtardığını anlıyorum saçımı okşayışından. 

Söz gelir mi diyordum. Söz geldi ve büyük bir iz bırakarak kendi köşesine mekanını kurdu. Bunca şikayetten, şikayet etmekten sıyrılıp çözüm arıyorken, unuttuğum hazineyi bulmama sebep tabii ki sözün sahibi. Bunu kendimin başardığını zannetmek de şikayet edilecek başka bir sorun olur. Hasbelkader içi hınca hınç şikayet dolu bir sürüncemeye dönüşen bu durumdan da annem sayesinde kurtulmuş bulundum. Şimdi bir soru daha kalıyor geriye: Bu durumdan kurtuldum ama tüm bunları gördükten sonra ben kurtuldum mu? İşte şikayet oluşturacak çok daha önemli bir mesele. Dışarıda yağmur yağıyor. En iyisi yağmur sesiyle uyumak. Sonrasını başka bir zaman düşünürüm belki... 

2 yorum:

  1. "Başlarda çevreyi ve insanları sorgularken buluyorsun kendini, sonra bir bakıyorsun aslında dışı sorgulayım derken kendini sorgamaya başlamıssın.Sonra bir ışık belirmiş tünelin ucunda ve yürümüşsün o ışığa doğru tam vardığını sanmışken ışığa yine o bildik karanlıkra bulmuşsun kendini" boyle bir hisse kapıldım okurken.Yüregine sağlık kardesimm

    YanıtlaSil
  2. Allah şikayetimizi arttırsın ve şikayelerimizi gidermeyede bizi aracı kılsın insaAllah. Güzel bir çalışma olmuş verilecekler ve hatırlanılacak değerlerde göz önüne koyan çalışma. Allah yüreğini genişletsin ve kalemini güçlü kılsın.

    YanıtlaSil