6 Mayıs 2016 Cuma

Kelepir İnsan

Elbet bir gün bulunacağız saklı kaldığımız her bir yerden. Kendimizi bulacaklar herhangi bir şehrin kelepir ve duvarlarla sınırlandırılmış yüksek zindanlarında. Akıp gitmesine tahammül edemediğimiz alabildiğine tenhalaşan zamanın bir parçasında. Bir mektubun içerisine özenerek iliştirdiğimiz kelep kelep, atlaslara sığmayacak duygularımızda. Ve fabrika sahiplerine, maaş verip köleleştirdiği insancıkları görüp teşekkür ederken, daha çok fabrika kurarak daha çok köle bulmaları için ettiğimiz dualarda...

İnsan olmaktan uzaklaşmaya iç geçirmek gibi bir bulaşıcı hastalıkla yaşamanın kıvamına erme yolunda önemli mesafeler bıraktık arkamızda. Popüler ve medeni görünme çabası içerisinde olmaya yüz tutmuş kalplerin ucuz fiyatlara satılıyor olması söylemek istediğim şeyin iğrenç havasına sokuyor beni. Dünden bir adım ileride olmuş gibi bulunmak, kelimelerle avutulup yalancı kış güneşlerinde ısınmak çabasına benziyor. Hele ki durumundan şikayetçiymiş de sözde bir şeyleri düzeltmek çabasında olanların durumu ise daha bedbaht. Kendisini turistik bir eser gibi gören bu çağın insanı, para ve gücü ile kendini restore edeceğinin biliyor. Restore etmek diyorum, çünkü bu kelimenin kullanım alanı, insanlar için derin anlamları ve önemi olan varlıkların, manasından kopartılıp şık bir görüntüye kavuşturulması ve yeni görüntüsü öneminde kendisine maddi fedakarlıklar ile değer verilmesi anlamını içeren bir alan çerçevesinde kullanılıyor. İşte günümüz insanının sahip olduğu bulaşıcı hastalığın en büyük emarelerinden biri bu.

Gerçek güzelliklerin fiziki görüntülere evrilmiş olduğu, gerçek güzellikleri görme görevinin kalpten alınıp birkaç güdüye ve bu güdülerin emrindeki gözlere teslim edildiği, gerçek güzellik diye görünen şeylerin aslen gerçek kötülükler olduğunu kimsenin fark edemediği, yerkürenin dönüş hızının katlanarak artmasından dolayı insanların böyle meselelere ayıracak vaktinin olmadığı dönemlerdeyiz. Bu dönemin insanları dış görünüşe verdiği önemi daha farklı noktalara da taşımış bulunmaktalar. Zira onlar için "değer veriyormuş" gibi görünmenin değer vermekten, "seviyormuş" gibi görünmenin sevmekten ve bunun gibi sayısı belli olmayan onca insani duygunun görüntüsünün kendisinden daha önemli olduğuna yer veriyorlar dünyalarında.

Bilgi ve ahlakın, insanların yaşamındaki en önemli ayırt edici özellik olarak affedildiği bir toplumdan, bütünüyle içi boş, manası bulunmayan bir şekilcilik, bir "putçuluk" anlayışına varmak üzereyiz. Bizi biz olmaktan çıkarmak isteyen her kim ve ne ise ona karşı duramıyoruz ve bundan da memnuniyet duyuyoruz. Farkında olmadan bizi biz olmaktan çıkarmak isteyenlere en güzel şekilde hizmet ediyoruz.

Bir nisyan bu. İnsan hiç insan olmayı unutur mu? İnsan olmak vazifesinden bilerek kaçılır mı? Bu soruları sormak, tarihin belirli dönemlerinde bizim milletimizce malayani olarak kabul edilmişti. Onlar insan olmanın ne demek olduğunu en olması gerektiği şekliyle ortaya koymuşlardı. Birkaç dize, birkaç beyit okumak bizi sonu gelmeyecek insanlık deryasında gezintiye çıkarabilmeye yetecek etkiye sahipti. Ama bu çağın insanı, bu yaşantı şekliyle onları anlayacak kabiliyetten ne yazık ki yoksun.

En büyük gerçeğin ölüm olduğu bu dünyanın işgalinden kurtulmanın tek yolunun bilgiden geçtiğini hatırlayarak ve bunun gereğini yaparak sonuca ulaşmaya yeltenenlerden olmaya çalışalım. Kararlı şekilde atılacak olan bir adımın getireceği güzellikleri tahayyül etmek bile bir insanı herkesten ayıracak olan masalsı bir ayrıcalık sahibi yapacaktır. Elbet bir gün bulunacağız saklı kaldığımız her bir yerden. Saklı kaldığımız, saklandığımız yerlerden çıkma vakti geçiyor. Bizi kimse bulmadan biz bulmalıyız.

3 yorum:

  1. Peygamber efendimiz bir gün sahabe ile sohbet ederken eline aldığı bir ağaç dalıyla yere bir çizgi çizmiş bu insandır biraz ilerisine bir baska çizgi çizip bu da ulaşmak istediği dünyalık emelleridir daha sonra ikisi arasına bir çizgi daha çizip bu ise ölümdür buyuruyor... Bizi biz yapan değerleri asla bırakmadan insanca yaşamak gerek, kaçınılmaz olan ölüm isteklerimize ulaşamadan geleceği muhakkak... Güzel bir yazı, önyargısız okuyan herkes bir süreliğine özeleştiri yapar diye düşünüyorum :-)

    YanıtlaSil
  2. Nefsini bilen Rabbini bilir demişler. İnsanoğlu haddini, kendini bilmediği için bu durumda. İnsan fani, Allah baki. Ama sanki biz bakiyiz de Rab fanı gibi davranıyoruz. En büyük yanılgı da bu olsa gerek. Allah'ı tanımıyoruz, kendimizi tanımıyoruz. Ne nedir ne değildir bilmiyoruz. Allah yardımcımız olsun.

    YanıtlaSil
  3. Güzel bir yazı olmuş, yüreğine sağlık.Fakat betimlemeler biraz ağır olmuş aynı şekilde anlatımıda yoğun olduğu için dikkatlice okuyup uzerinde düşndükce anlam kazaniyor deneme.

    YanıtlaSil