4 Nisan 2016 Pazartesi

Orası benim yerim, lütfen kalkar mısınız?

Sizi tanımıyorum. Bu kadar çok şeyi ne zaman öğrendiniz? Beni benden daha iyi biliyor olmalısınız. Sahi, sizin işiniz ne?

Gece uykusundan uyanmış, lambaları yakmadan, daha önce binlerce kez gidip gelerek ezberlemiş olduğu mutfağa yorgun ve uykulu olarak su içmeye giden ve sonrasında balkona yönelerek kapıyı açmadan, perdeyi sıyırarak camdan, gecenin karanlığına bakış atan, merakla ama anlamsızca rüyasında olup bitenleri yıldızlara aksettirerek, yıldızların kendisiyle hemhal olmalarını bekleyen bir gamsızlıkla, uzunca zaman sonra kendi varlığımı duyumsuyorum. Bu işin bu kadar çetrefilli olacağını tahmin edemezdim asla. Düşünün ki insan kendini sadece bu şartlarda hatırlamak imkanına sahip olabiliyor. Ve hatta insan kendisini gece uykusundan su içmeye diye uyandırıp, camdan gökyüzünü izlemeye giderek yıldızlara derdini anlatacak şekilde yalnızlık uçurumunda kaybolduğunun farkına varabiliyor böylelikle...

Sabah oluyor, uyanıyorsunuz. Hazırlıklar başlıyor. Gün boyunca çalışacak olmanın gereği olarak en uygun elbiseleri giyiyorsunuz. Saçınızın şekli, sakalınızın uzunluğu, gömleğinin rengi vs daha önceden başkaları tarafından belirlenmiş. Konuşma metinleri, yüz ifadeleri, beden hareketleri çeşitli uzmanlar tarafından ideoloji haline getirilmiş. Eğer bir mesleğe sahipseniz, bu ideolojinin en çılgın taraftarı olmak zorundasınız. Kurallara uymamak, bu ideolojiye taraftar olmamak en korkutacak şey olacaktır sizi. Çünkü çok iyi bilirsiniz ki sonunda aç kalacaksınızdır.

Engel olamadığımız zaman akıp gidiyorken parmaklarımızın ucundan, karar alıcılar bizim yerimize karar almaya devam ediyorlar her an. İnsanları "herhangi" bir "madde" olarak görüyorlar ve eninde sonunda her insanın kendi değirmenlerinde dövülecek "herhangi bir madde" olduğundan o kadar eminler ki bizim yerimize düşünüyorlar, bizim yerimize nefes alıyorlar, yemek yiyorlar, hatırlıyorlar, unutuyorlar, seviyorlar, nefret ediyorlar. Biz yorulmayalım diye bizim yerimize bütün çilelere katlanıyorlar.



Akıllarımız ve kalplerimiz işgale uğramış kısacası. Toplumun bütün yapılarında bu işgale uğradığımızın farkına varmak çok güç değil. Benlik bilgisinin yoksun bırakıldığı, çeşitli sansürlerle insanların bir aklının ve kalbinin olduğu gerçeğinin insanlardan uzaklaştırıldığı sonu çok yakın olan bir uçurumun hemen kenarındayız. Bizi o uçurumdan kurtarmak gibi bir ümide yapıştırıp, gizli gizli uçuruma sürüklüyor olmalarını tam olarak idrak edemiyoruz. İşte bunu idrak ettiğimiz an uçurumları ortadan kaldırıp bütün tepeleri birbirine ulaştıracağız. Yeter ki biz Türk Milleti olarak kendimizi tanıyalım. Başkalarının bizi bizden daha iyi tanımasına fırsat sunmayalım. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder